Σελίδες

Σάββατο 30 Δεκεμβρίου 2017

Μνήμη Γεωργίου Ανδρεάδη δύο χρόνια μετά - Yorgo Andreadis yaşamını yitirdi-KEMENÇEYLE ÖLÜME GİDENLERİN YOLDAŞI YORGO ANDREADİS



Θ. Μαλκίδης :Μνήμη Γεωργίου Ανδρεάδη δύο χρόνια μετά 

Με τον Γιώργο γνωριστήκαμε πριν πολλά χρόνια σε μία από τις πρώτες εκδηλώσεις που έγιναν για το ζήτημα της Γενοκτονίας. Ήταν το 1994 στην Αναγέννηση Σερρών και μαζί μας είχαμε πολλούς φίλους, συμπατριώτες μας από την Κύπρο,  καθώς και Κούρδους και Αρμένιους.  

Με τον Γιώργο, είχαμε για παραπάνω από δύο δεκαετίες μία έντιμη και σοβαρή συνομιλία   για τον Πόντο, την Ιστορία, την Καλαμαριά, την "Ταμάμα", την "Τολίκα", τον "Θόδωρον", τη Γενοκτονία, τους Ποντιόφωνους και  για πολλά άλλα. Μιλούσε και έπραττε έχοντας οδηγό τη κληρονομιά  του Πόντου, των προγόνων του, της οικογένειάς του και ειδικότερα  της σημαντικής προσωπικότητας του πατέρα του. Έγραφε λες και ήταν μπροστά στα γεγονότα, λες  ήταν μέρος  της ιστορίας.  Η "Ταμάμα" και εκατοντάδες  άλλες στιγμές    "βρήκαν" αυτόν για να τις καταγράψει,  γιατί  η ιστορία γνώριζε και γνωρίζει σε ποιον να απευθυνθεί. 

Γιώργο,  νιώθω υπερήφανος που συνεργάστηκα  μαζί σου,  που συνδεθήκαμε με δεσμούς φιλίας και αλληλοεκτίμησης, αλήθειας και συνοδοιπορίας, που βαδίσαμε μαζί σε κοινούς αγώνες, που μου μίλησες για τις χαρές και τις λύπες σου, για τις σκέψεις σου, για την πορεία του Ποντιακού ζητήματος.
Αναφέρω, μεταξύ των πολλών,  δύο κοινές προσπάθειες μας για υπόθεση ανάδειξης της Γενοκτονίας. 
Η πρώτη ήταν στη Ρωσία, όταν βρεθήκαμε ανάμεσα στους αδελφούς μας, σε μία μεγάλη εκδήλωση. Εκεί  η υπόθεση της αναγνώρισης της Γενοκτονίας, έγινε γνωστή και αποτέλεσε απαρχή και συνέχεια, πολλών και  σημαντικών.... 

Η δεύτερη ήταν στη Γερμανία, στη Στουτγάρδη, όταν μιλήσαμε στην πλατεία του Δημαρχείου της πόλης στην πρώτη ανοικτή εκδήλωση για το ζήτημα της Γενοκτονίας. Στην εκδήλωση που οργάνωσε η Ποντιακή Εστία Στουτγκάρδης και ο κοινός και εξαιρετικός φίλος μας Δημήτρης Οξυζίδης,   μιλήσαμε, μαζί με τη Τέσα Χόφμαν, στη Γερμανική, Τουρκική, Αγγλική, Ελληνική γλώσσα, αλλά και στην Ποντιακή διάλεκτο. Από εκείνη την εκδήλωση προέκυψαν μία σειρά από πολλές και σπουδαίες πρωτοβουλίες, για την ιερή και μεγάλη υπόθεση της Γενοκτονίας.

Γιώργο είμαι ευτυχής που γνώρισα έναν άνθρωπο, ένα  συγγραφέα, ένα πολιτικό ον, έναν Πόντιο, έναν Έλληνα, όπως εσύ. 
Εύχομαι και προσεύχομαι ο Θεός να σε αναπαύσει και να δώσει στην οικογένεια σου και σε όλους μας,  παρηγοριά αλλά και ελπίδα, για να σε  μνημονεύουμε πάντα, εμπνεόμενοι από τα γραπτά σου και από την πράξη σου,  από το πέρασμά  σου από αυτή τη ζωή. 

Γιώργο ένα από τα  κείμενα που γράφτηκαν για σένα είναι  του συγγραφέα Tamer Çilingir και αυτό το οποίο το υπογράφει ο φυλακισμένος Γιάννης Βασίλης Γιαϊλαλί, το οποίο το παραθέτω στη συνέχεια. Ο Γιάννης έκανε "πορεία" μέσα στο κελί του στη μνήμη σου. Για αυτόν ήσουν ο πατέρας των ορφανών του Πόντου. 

Γιώργο σε θυμόμαστε, δε σε ξεχάσαμε, δε σε ξεχνούμε, η οικογένεια σου, οι συνοδοιπόροι σου, οι πρόγονοί σου, οι αμέτρητοι συμπατριώτες μας σε όλη την Τουρκία. 

Καλό Παράδεισο,  Καλή Αντάμωση και Καλή Ανάσταση.





Yannis Vasilis Yaylalı

Yorgo Andreadis yaşamını yitirdi


Yaşamını Türk-Yunan dostluğuna adamış ve yazdığı kitaplar ile  Abdi İpekçi Türk Yunan Barış ve Dostluk Ödülü almış Karadeniz kökenli yazar Yorgo Andreadis 80 yaşında Yunanistan’da yaşamını yitirdi.Yorgo Andreadsi’in  cenazesi  02 ocak 2016 cumartesi saat 14.00’de Selanik-Kalamaria da bulunan kiliseden alınarak Kalamaria mezarlığın da toprağa verilecek

Kemençe Kardeşliği


Tüm milliyetçi – sosyal şoven çıkışlara rağmen hep iki halkın bir arada barış içerisin de yaşamasını savundu. Almanya’da yaptığı bir konuşmada Karadeniz’e seslenen Yorgo Andreadis, şöyle diyordu:’’Biz sizi ne dost ne de komşu sayıyoruz. Biz sizi kardeş sayıyoruz. Dünyada Müslüman inancına sahip ve Kuran’a inanan milyonlarca insan var. Yine dünyada Hristiyan inancına sahip ve İncil’e inanan milyonlarca insan var. Ama dünyada sadece biz kemençeyi seviyor, kemençe ile oynuyor ve kemençe ile mezara gidiyoruz’’
Bir çok Pontoslu Rum gibi Mülteci kampında dünyaya geldi
Andreadis ,  1936 yılında Selanik’te bulunan Kalamaria mülteci kampında dünyaya geldi. Babası, Kyriakos, Pontos Millet Meclisi üyesiydi. Ailesi  önce Batum, Gürcistan, daha sonra  1930 yılında Yunanistan’a göç etti. Selanik Anadolu Koleji’nde burslu okudu ve daha sonra 1955 yılında Almanya’da Freiburg Üniversitesi’nde ekonomi politik okudu.

Abdi İpekçi Ödülü
1991-1992 yılında, Tamama, Pontus’un Yitik Kızı adlı kitabı Abdi İpekçi ödülüne layık görüldü. Ödül töreni 1993 yılında İstanbul’da yapıldı. Tamama, Pontus’un Yitik Kızı adlı kitabı Yeşim Ustaoğlu tarafından “Bulutları Beklerken” adıyla sinema filmi de yapıldı. Kitabın telifini Trabzon’daki Sümela Manastırı’nın restorasyon kuruluna devretti.

Yorgo Andreadis’in bir çok eseri Yunanistan ve dışarı da bir çok ödüle layık görüldü. Kitapları İngilizce, Kürtçe, Almanca, Rusça, Türkçe Çince’ye çevrildi . Karadeniz’de 1916-24 tarihleri arasında yaşananları anlattığı 22 adet kitabı bulunmaktadır. Bunlardan Türkçe’ye çevrilen yedisi şunlardı; Neden Kardeşim Hüsnü, Pontus’un Yitik Kızı Tamama, Gizli Din Taşıyanlar, Tolika Bacikam Al Beni ,Temel Garip Todoron Pontos’taki Evim , İstenmeyen Adam

Almanya’da üniversiteyi bitirdikten sonra Yunanistan’dan önce baba toprağı  olan Karadeniz’e gitmeyi yeğledi. Karadeniz’e ilk kez 1960 yılında gelen Andreadis bu tarihten sonra komplo ile geldiği havaalanından istenmeyen adam ilan edildiği tarihe kadar tam 52 sefer Karadeniz’i ziyaret etti.

Yorgo Andreadis’in Türk ve Yunan dostluğu adına yaptığı amansız mücadele, Yunanistan ve Türkiye’de yaşayan milliyetçileri rahatsız etti.


‘Kitapları ve kurduğu dostluklar her iki tarafın; Yunanistan (az sayıda olmak kaydıyle) ve Türkiye ırkçılarının tepkisini çekti. Yunanistan’da ‘’Ankara’nın paralı ajanı’’ iftirasıyla karşılaştı. Yaptıklarıyla Yunan milli duygularını körelttiğini iddia ediyordu, Yunanistan’daki ırkçılar.
Bir radyo programına telefonla katılan birisi Yorgo Andreadis’e ‘’Sayın Andreadis, kitabınızı İzmir’de tanıttığınızda Pontos’un Helen olduğunu söyleyebildiniz mi?’’ diye bir soru sordu.
Yorgo, “Unuttum. Ancak öteki sefer gittiğimizde sizi de yanıma alacağım, kendiniz söylersiniz’’ diye yanıt verdi.'[1]

Türkiyede de Karadeniz’e kümelenmiş çeteler de boş durmuyor  Andreadis’e karşı  komplo hazırlıkları kuruyorlardı.
Önce Susurluk davasında adını duyduğumuz, daha sonra Ergenokon terör örgütü yöneticisi olarak tutuklanan Veli Küçük 1996’da generalliğe terfi etti. General olarak Karadeniz’de Giresun’da konuşlandırılan Giresun Bölge Komutanlığı’nın kuruluşunu tamamlayarak iki yıl Giresun Jandarma Bölge Komutanlığı görevinde bulundu. Giresun Jandarma bölge komutanlığın da iken birçok karanlık illegal işler yaptığı daha sonra ortaya çıktı. Bu yüzden ceza alarak cezaevine  de girdi.

Yaptığı karanlık işlerden, komplolardan biri de Tüm yaşamını Türk ve Yunan dostluğuna adayan Karadenizli Yorgo Andreadis hakkında karalama kampanyası başlatması oldu. Tuğgeneral Veli Küçük onu boy hedefi gösteren bir konferans verdi. Konferans da Sözde Andreadis’in kitapları bölgeye gizlice sokulup, pontosculuk yaptığı vurgulanıyordu. Milliyetçi eğilimli bir Karadeniz gazetesinde hakkında yazı çıkardılar. Sonra Yeni Şafak’ta yazı çıkarttılar. Sonra muhabir özür dileyip, kandırıldığını söyledi. Haber “servis” edilmişti. Ve Andreadis bu iftiralara yanıt vermek, söz konusu gazetecilerle konuşmak için 4 Aralık 1988 Cuma günü Türkiye’ye, Yeşilköy Havalimanı’ndan giriş yapmak isteyen Yorgo Andreadis’in eline sınır dışı edildiğine dair bir belge verildi.

O günden itibaren Türkiye’ye girişi yasaklandı.
Kendisine verilmeyen ama Yunan Dışişleri Bakanlığı’na bildirilen sınır dışı edilme gerekçesi şöyle idi:
”Türkiye’de istenmeyen kişidir. Çünkü barışa karşı ve aşırı tehlikelidir. Türk halkının güvenliğini ve huzurunu bozmak isteyen güçlerle işbirliği içindedir ve Türk devletini tehdit edenlerle birlikte hareket etmektedir. Bu nedenle kendisine ‘GİT’ denmiştir’’ .Yorgo Andreadis  o tarihten itibaren bir daha asla Türkiye’ye giremedi.

Erdoğan son isteğine sessiz kaldı
Türkiye yasağı olsa da Türkiye dostu olan Yorgo Andreadis 1999 yılında gerçekleşen Gölcük depremi için kamyon kamyon yardım toplayarak eşi ile birlikte Gölcük’e gönderdi

Türk-Yunan dostluğu için çabalamış barış ödüllü yazarın Türkiye’ye giriş yasağının kaldırılması için, Ragıp Zarakolu 2004 tarihin de yazar ve yayıncılar arasında imza kampanyası başlattı. Kampanyaya destek verenler arasında Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Gülten Akın, Adalet Ağaoğlu, Murat Belge, Celal Başlangıç, Oral Çalışlar, Baskın Oran, Orhan Alkaya, Oya Baydar, Ragıp Duran, Nimet Tanrıkulu gibi isimler de bulunuyordu. Fakat imza kampanyası da Bir işe yaramayacak ve Yorgo Andreadis baba toprağına dönemeyecekti.

Azınlıklar üzerine açılımların olduğu bir dönem olduğu için Yorgo Andreadis bir kere daha şansını denemek istedi. Dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a söyle seslenerek en azından gömülmeme izin verin dedi :  “10 yıl bekledim. Bana ‘AİHM’ye git’ dediler gitmedim. Dava açmadım. Sabırla bekledim, bu haksızlığın giderilmesini, iftiraların geri alınmasını. 73 yaşında olduğumu ve bana karşı yapılan adaletsizliğin giderilmesi için daha birkaç 10 yıl bekleyecek zamanımın kalmadığını hesaba katın. Gerçekten de bu adaletsiz, yersiz ve kabul edilemez kararı düzeltemeyecek durumdaysanız ve Türkiye’ye girişimin yasaklanmasındaki ısrarınız sürüyorsa, o zaman lütfen son arzumun yerine getirilmesine ve ecelim geldiğinde, 90 kuşaktır atalarımın ebedi istirahatgâhlarında yattıkları Trabzon’a gömülmeme izin verin.” Dönenim başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan bu isteği sessizlikle karşıladı. Yorgo Andreadis’in baba toprakları olan Trabzon’da ölme isteğine bile izin çıkmamıştı.

Son dileğinin üstünden tam 17 yıl geçtikten sonra, yani dün öğleden sonra Türk ve Yunan dostluğuna adanmış bir ömür daha fazla bu acıya dayanamayarak Yunanistan’ın Selanik kentinde yaşama gözlerini yumdu. Yorgo Andreadsi’in  cenazesi  02 ocak 2016 cumartesi saat 14.00’de Selanik-Kalamaria da bulunan kiliseden alınarak Kalamaria mezarlığın da toprağa verilecek

Tamer Çilingir

KEMENÇEYLE ÖLÜME GİDENLERİN YOLDAŞI YORGO ANDREADİS 


Yazgısını ve adını değiştirmeye karar verdiğinde her dinden ve mezhepten Pontoslu Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, Lazlar, Kürtler, Türkler, kim bilir belki de Trabzon’da bir meydana, belki bir caddeye ya da bir tiyatro binasına verecekler senin adını gururla.

Almanya’da yaptığı bir konuşmada Karadeniz’e seslenen Yorgo Andreadis, şöyle diyordu:
’’Biz sizi ne dost ne de komşu sayıyoruz. Biz sizi kardeş sayıyoruz. Dünyada Müslüman inancına sahip ve Kuran’a inanan milyonlarca insan var. Yine dünyada Hristiyan inancına sahip ve İncil’e inanan milyonlarca insan var. Ama dünyada sadece biz kemençeyi seviyor, kemençe ile oynuyor ve kemençe ile mezara gidiyoruz’’
Yorgo, yaşı küçük olmasına rağmen Yunanistan’ın Nazilerce işgaline de tanık olmuştu. Kendisini o yıllar için ‘’yalın bir seyirci’’ olarak tanımlayacaktı. İşgal dönemindeki şiddet, büyüklere yönelikti. Onu ve küçükleri, yine onun deyimiyle, açlık tehdit ediyordu sadece o yıllarda.
Devlet baskısıyla ve iktidarın gücüyle ise 19 yaşında tanışacaktı. Üniversitede okumak için Almanya’ya gitmeye karar verdiğinde pasaport başvurusuna bir türlü yanıt alamıyordu. 1955 yılının Haziran ayından Kasım’ına kadar alamadı pasaportunu. Sonuçta “hatır için” pasaportunu alabildi. 1954 seçimlerinde ailesinin, özellikle erkek kardeşinin “solcularla işbirliği” içinde olması idi pasaportun verilememe gerekçesi.

1960 yılının Mart ayının başında Türkiye’ye gitmek için Almanya’nın Freiburg şehrinin büyük garında trene bindi. 1955 yılında 19 yaşında iken okumak için geldiği Almanya’dan 5 yıl boyunca hiç dışarı çıkmamıştı. Şimdi ilk kez Almanya’dan ayrılırken üstelik Yunanistan’a değil, Türkiye’ye gidiyordu. Üniversite yıllarında 4 yıl boyunca Türkçe derslerine katılıp Türkçe öğrenmişti.
Bu ilk gidişin ardından anneannesi ve babasının yurdu olan Trabzon’a toplam elli iki kez daha gitti. 
Bu arada adı ‘’Mübadele’’ olan o trajik hikâyeyi içeren bir dizi kitabı yayınlandı. Kitapları Yunanistan’dan daha çok Türkiye’de ilgi görüyordu. Üstelik de kat kat fazla sayıda.

1991-1992 yılında, Tamama, Pontus’un Yitik Kızı adlı kitabı Abdi İpekçi ödülüne layık görüldü. Ödül töreni 1993 yılında İstanbul’da yapıldı. Tamama, Pontus’un Yitik Kızı adlı kitabı Yeşim Ustaoğlu tarafından “Bulutları Beklerken” adıyla sinema filmi de yapıldı.
Önce evini ve yurdunu, sonra küçük kardeşini, sonra da babasını ve annesini yitiren ablaları ile birlikte öksüz ve köksüz kalan Pontos’un kayıp kızı Tamama’nın öyküsüydü bu. Kitabın telifini Trabzon’daki Sümela Manastırı’nın restorasyon kuruluna devretti.

Tolika Bacikam Al Beni, Temel Garip Todoron adlı kitapları da Pontos’un yitik diğer çocukları ile ilgiliydi. Pontos’ta yüz yıl önce yaşanan acılar, Tamama, Tolika ve Todoron ile gözler önüne seriliyordu.
Gizli Din Taşıyanlar adlı kitabıyla, Karadeniz’de yaşanan gizli Hristiyanlığı anlatırken, kendi ailesinin hikâyesiydi gözlerimizin önüne döktüğü. Bir toplumun yüzyıllar boyunca inancını gizli yaşamak zorunda oluşunu anlatıyordu bu kitabında. Üstelik yaşananlar Trabzon ve Gümüşhane illerinde idi.
Bu kitabın telif haklarını da Folklor Müzesi’nin kuruluşuna katkı olsun diye Foça Belediye’sine armağan etti. Trabzon’da tanıştığı Hüsnü Paşaoğlu’nun oğluyla kızını evlendirerek, Pontos ile olan bağlarını bir kat daha perçinledi. Dünürü ölünce de “Neden Kardeşim Hüsnü” diye bir kitap yazdı ve mezarına iki halkın barışına yaptığı katkı için Türkçe ve Rumca teşekkür yazısı olan bir mermer plaket koydu. Plakette; “ Burada bir Yunan-Türk dostluğu hayalcisi ve savaşçısı uyumakta” yazıyordu.
”Neden Kardeşim Hüsnü” adli kitabının telif haklarını, dostu, kardeşi ve dünürü Hüsnü’nün anısına Hüsnü’nün doğum yeri Tonya’da bir lise yapılması için Trabzon Valiliği’ne armağan etti.

Türkiye’de edebiyat çevrelerinin birçok etkinliğine davet edildi. Çeşitli zamanlarda bu etkinliklerde konuşmalar yaptı.
Bu arada dünyadan ve tabi ki Pontos illerinden binlerce mektup aldı. Yüzlercesiyle yazışmayı sürdürmek için elinden geleni yaptı.

KURDUĞU DOSTLUKLAR IRKÇILARIN TEPKİSİNİ 

Kitapları ve kurduğu dostluklar her iki tarafın; Yunanistan (az sayıda olmak kaydıyla) ve Türkiye ırkçılarının tepkisini çekti. Yunanistan’da ‘’Ankara’nın paralı ajanı’’ iftirasıyla karşılaştı. Yaptıklarıyla Yunan milli duygularını körelttiğini iddia ediyordu, Yunanistan’daki bazı çevreler.
 Bir radyo programına telefonla katılan birisi Yorgo Andreadis’e ‘’Sayın Andreadis, kitabınızı İzmir’de tanıttığınızda Pontos’un Helen olduğunu söyleyebildiniz mi?’’ diye bir soru sordu.
 Yorgo, “Unuttum. Ancak öteki sefer gittiğimizde sizi de yanıma alacağım, kendiniz söylersiniz’’ diye yanıt verdi.



VELİ KÜÇÜK’ÜN ADREADİS ALEYHİNDEKİ KAMPANYASI
Türkiye cephesinde ise olaylar daha planlı şekilleniyordu. Giresun Jandarma Alay Komutanı Tuğgeneral Veli Küçük, Andreadis aleyhinde kampanya başlattı. Küçük, serbestçe satılan kitaplarının el altından bölgede dağıtıldığını iddia etti. Andreadis hakkında “Pontusçu” diye haberler çıkmasını sağladı.

Trabzon’da yayınlanan Karadeniz gazetesinde imzasız bir yazı çıktı hakkında. 
‘’Yorgo Andreadis’in kitapları Türk halkını incitip, zarar veriyor, babasının Bağımsız Pontos Meclisi üyesi olduğunu bilmiyor musunuz? Büyük Atatürk’ün kapattığı, Merzifon Koleji’nin devamı olan, Anadolu Koleji’nden mezun olduğunu bilmiyor musunuz kendisinin?’’
Yazıyı yazanın Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ekrem Ekün olduğu çıktığı ortaya. 
Yorgo, gazeteye hakkında çıkan yazıya yanıt içerikli bir yazı yolladı. Ekrem Ekün’e ve Yorgo’ya Trabzon’da birlikte katılacakları bir açık oturum önerisi yapıldı. Yorgo öneriyi kabul etti ama Ekün’den bir daha haber çıkmadı.

Sürmene’de düzenlenen bir seminerde soyadı Mumcuğlu olan bir korgeneral,
‘’Bundan yetmiş beş yıl önce toprağımızda Yunanlılardan birinin annesi bir ağaç dikmiş, dedesi de bir kulübe yaptırmış. Şimdi memleketimize ipotek koydurmak istiyorlar. Ve kara papaz Andreadis, Sürmene’de bir manastır yaptırmak istiyor’’ diye bir konuşma yaptı.

11 Kasım 1998 tarihinde Yeni Şafak gazetesi Veli Küçük’ün kampanyasına devam etti. İki tam sayfa çıkan yazıda, Yorgo Andreadis, Karadeniz’de bir Pontos devleti kurulmasına çalışıyordu. Gençleri bu amaçla topluyor, Sümela Manastırı’nın yeniden işlevli hale getirilmesi için uğraşıyordu. Yazının başında Sümela ve Yorgo Andreadis’in fotoğrafı vardı. İmza Hüseyin Likoğlu’na aitti. Yorgo 12 Kasım’da Hüseyin Likoğlu ile telefonda görüştü. Romeika (Pontos Rumcası) dilini kusursuz konuşuyordu Hüseyin Likoğlu. Bu denli provokatörce saldırmasının nedeni sordu Yorgo. Bu düzmece bilgileri nerden topladığı konusunda onu sıkıştırdı.
Hüseyin Likoğlu’nun yanıtı, “öyle söylediler, öyle yazdım” oldu.

4 Aralık 1988 Cuma günü Türkiye’ye, Yeşilköy Havalimanı’ndan giriş yapmak isteyen Yorgo Andreadis’in eline sınır dışı edildiğine dair bir belge verildi. O günden itibaren Türkiye’ye girişi yasaklandı.
Kendisine verilmeyen ama Yunan Dışişleri Bakanlığı’na bildirilen sınır dışı edilme gerekçesi şöyle idi:
”Türkiye’de istenmeyen kişidir. Çünkü barışa karşı ve aşırı tehlikelidir. Türk halkının güvenliğini ve huzurunu bozmak isteyen güçlerle işbirliği içindedir ve Türk devletini tehdit edenlerle birlikte hareket etmektedir. Bu nedenle kendisine ‘GİT’ denmiştir’’

İleriki yıllarda da Yorgo Andreadis hakkındaki kampanyalar devam etti. Kâh Ankara’da Turkish Daily News, kâh Milliyet ve Hürriyet gazeteleri, kâh televizyon programlarıyla Hulki Cevizoğlu, bu kampanyanın öncülüğü için yarış ettiler.

17 Ağustos depreminde üç kamyon yardım malzemesi topladı. Kendi getiremediği için de eşiyle Türkiye’ye gönderdi. Ülkeye giriş yasağının kalkması için Yaşar Kemal ve onlarca aydın 2004’te imza kampanyası düzenledi.

ERDOĞAN’A YAZDIĞI MEKTUP
Bir gün Türkiye’ye gidebilmek için yıllarca bekledi, bu arada dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak Trabzon’a gömülmek istediğini söyledi. Mektupta şu sözlerle yaşadığı hasreti ifade ediyordu:

“10 yıl bekledim. Bana ‘AİHM’ye git’ dediler gitmedim. Dava açmadım. Sabırla bekledim, bu haksızlığın giderilmesini, iftiraların geri alınmasını. 73 yaşında olduğumu ve bana karşı yapılan adaletsizliğin giderilmesi için daha birkaç 10 yıl bekleyecek zamanımın kalmadığını hesaba katın. Gerçekten de bu adaletsiz, yersiz ve kabul edilemez kararı düzeltemeyecek durumdaysanız ve Türkiye’ye girişimin yasaklanmasındaki ısrarınız sürüyorsa, o zaman lütfen son arzumun yerine getirilmesine ve ecelim geldiğinde, 90 kuşaktır atalarımın ebedi istirahatgâhlarında yattıkları Trabzon’a gömülmeme izin verin.”

İki yıl önce aramızdan ayrıldığında ne yazık ki Trabzona gömülmesine izin verilmedi…

KARADENİZ’İN KANLI GEÇMİŞİNİ 22 KİTAPLA ANLATTI
Yorgo Andreadis: 1880 yıllarında Karadeniz’den Batum’a oradan da Selanik’e göç etmiş bir ailenin çocuğudur. Babası Kyriako Andreadis 1880’li yıllarda Batum’da kurulmuş bulunan Pontos Ulusal Meclisi üyesidir. Yorgo Andreadis’in 1916 – 1924 tarihleri arasında Karadeniz’de yaşananları anlattığı 22 adet kitabı bulunmaktadır. Bunlardan Türkçe’ye çevrilen yedisi şunlardı;

– Neden Kardeşim Hüsnü

– Pontus’un Yitik Kızı Tamama

– Gizli Din Taşıyanlar

– Tolika Bacikam Al Beni

– Temel Garip Todoron

– Pontos’taki Evim


-İstenmeyen Adam


http://devrimcikaradeniz.com/kemenceyle-olume-gidenlerin-yoldasi-yorgo-andreadis/