Teoman ALPASLAN
www.giresungazete.net
Στο κείμενο γίνεται αναφορά για την κατάσταση στην Οθωμανική Αυτοκρατορία σχετικά με το ζήτημα της μυστικής χριστιανικής κοινότητας( [Τραπεζούντα και στην Αργυρούπολη). Επίσης αναφέρεται στον Faik Χουρσίτ που γράφει για τους ανθρώπους αυτούς για τις τελετές τους, για τα ονόματά τους. Επίσης γίνεται αναφορά στο Φάνη Μαλκίδη για την ομιλία του στο συνέδριο που έγινε για την γλώσσα (Ιταλία), ο οποίος ανέφερε για πρώτη φορά το θέμα αυτό σε ένα διεθνές συνέδριο γλωσσολογίας και ειδικότερα για το θέμα της ποντιακής διαλέκτου και τους κρυπτοχριστιανούς. Ακόμη αναφέρει το Γιώργο Ανδρεάδη για τα ονόματα αυτών των ανθρώπων, για τη συγκέντρωση το 1857, των κρυπτοχριστιανών στη μονή της Θεοσκεπάστου στην ζητώντας να επιστρέψουν στην αρχική τους πίστη. Επίσης αναφέρεται ο Γερβάσιος Επίσκοπος της Σεβάστειας ο οποίος μιλά για 25.000 ανθρώπους.
Το κείμενο κλείνει με την αναφορά ότι τον Πόντο υπήρξαν χώροι μυστικής λατρείας και έγινε διατήρηση της κρυφής χριστιανικής πίστης.
KARADENİZ'DE KRİPTO (GİZLİ) HRİSTİYANLAR
Teoman ALPASLAN
Osmanlı İmparatorluğunda ortaya çıkan gizli hristiyan toplulukların böyle bir yola başvurmalarının çeşitli nedenleri vardır. Örneğin Kuzey Anadolu’da Trabzon ve Gümüşhane çevresindeki gizli Hıristiyan topluluklarından Stavrotiler ve Kurumluların (Kromli,Krumli) ortaya çıkış nedenleri genellikle Pontus bölgesi Hıristiyanlarının Müslüman bir devlette dini hürriyetlerinin temin edilmesine rağmen ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamak istememeleri, bazı ağır vergilerden kurtulmak ve bazı sosyo-ekonomik avantajlar sağlamak çabaları olarak gösterilebilir. [1]
1908 yılında Of’ta kaymakam vekilliği ve Trabzon'da maiyet memurluğu yapan ve daha
sonraları TBMM 2. Devre Milletvekili olarak görev yapan A. Faik Hurşit Günday, Hayat ve Hatırlarım adlı kitabında, Trabzon'daki gizli Hıristiyanlarla ilgili şu bilgiyi vermektedir:
"Meşrutiyetin ilanını müteakip Yomra, Maçka, Tonya, Şarlı (Beşikdüzü) nahiyelerinde Müslümanların
tanassur etmeye başladıkları görüldü. Hatta bu yüzden birçok köylerde vukuatlar olmakta idi. Mesela ölen bir adamın cenazesini defnetmek için Rum Ortodokslar o adamın Ortodoks olduğunu, Müslümanlar da Müslüman olduğunu iddia ediyor ve her biri ölüyü kendisinin gömeceğini ileri sürüyordu. Hükümetçe yapılan tahkikatta bezen Ortodokslara, bazen da Müslümanlara veriliyor ve bazen da mesele hal edilemediği için hükümet tarafından defnediliyordu. Bu adamların ellerindeki nüfus tezkerelerinde Müslüman oldukları ve Müslüman ismi yazılı olduğu ve babasının da Müslüman olduğu görülüyordu. Buna rağmen kendileri Ortodoks olduklarını ve isimlerinin Yani ve Niko gibi Rum isimleri olduğunu ve gizli din taşıdıklarını söylüyorlardı. Kendileri Osman Paşa Müslüman’ı olduklarını ve meşrutiyete kadar babaları ve kendileri ve aileleri efradı gizli Ortodoks dinini ve zahirende Müslüman gözükmek suretiyle Ortodoksluklarını muhafaza ettiklerini söylüyorlardı.
Haznedarzade ailesinin 1260 tarihindeki son valisi Osman Paşa tarafından ismi geçen nahiyelerdeki Rum Ortodoksları cebren Müslüman yapılmış olduğu için meşrutiyetin ilanıyla başlayan irtidat keyfiyetinin hakikati anlaşılmıştı. Bu hadise karşısında mezkür nahiyelerde ve bilhassa irtidadın (Müslümanken Hıristiyan olanların) vuku bulduğu köylerde tahkikat yapıldı. Oralarda köy mektep hocası bile yok, cami yok, İslamiyeti halka telkin edecek en iptidai bir müessesenin yok olduğu görüldü.” [2]
11 Aralık 2006 tarihinde “Antik Çağlardan Bugüne Yunan Şiveleri” konulu 6.Dünya Dilbilim Kongresi İtalya’nın Otranto kentinde yapıldı. Bu kongre ile ilgili (Batı Trakya) Gümülcine kentinde çıkan 12 Aralık 2005 tarihli Hronos Gazetesi’nde çıkan haberde;
“Kongrede, Trakya Dimokritos Üniversitesinden Fanis Malkidis tarafından ilk defa Türkiye’deki ‘gizli Hıristiyan’ ve ‘Pontusça (Pontiaka)’ konuşan toplumlarla ilgili bir sunum yapıldı. Böylece, bu konu ilk defa uluslararası bir dilbilim kongresinde ele alındı. Fanis Malkidis sunumunda Eski (Antik) Yunanca’ya en yakın ağız (diyalekt) olan ve bugün konuşulan “Pontusca” konusunda açıklamalarda bulundu.
Fanis Malkidis; “1650 yılından beri varlıkları bilinen “gizli Hıristiyanlardan ve 1856’dan sonra Osmanlı Devleti tarafından 1911’de Kapadokya ve Pontos’da gizli Hıristiyanların tanındığını ve bu konuda kaynakların bulunduğunu, bunların en önemlisinin ise Sidiropulu veya Pehlil tarafından Trabzon’da bulunan İtalyan Konsolosluğu’ndan Fabri denilen görevli ile temasa geçilip yardım istenmesinden sonra, Osmanlı Devleti tarafından bu gizli Hıristiyanlığın tanınması olduğunu” söyledi.
Özellikle haraç vergisinden kurtulmak, bölge içerisinde iskan serbestisine sahip olmak ve çevrede bulunan gümüş madenlerinde rahatça çalışabilmek için bu bölge halkının gizli Hıristiyanlığı benimsediği söylenebilir. Stavriotlar ve Kurumlular da Kıbrıs’taki Linobambakiler gibi gizli olarak Hıristiyanlıklarını sürdürmüşler, çifte isim taşımak suretiyle gerçek kimliklerini gizlemişler ve XX. Yüzyılın başında tarih sahnesinden çekilmişlerdir. [3]
İçimizdeki Osmanlıca bilen(?) tarihçiler ise, Osmanlı arşivlerinde tasnif edilmemiş belgeler arasında zaman geçirirken, elin oğlu dil kongrelerinde bildiriler sunuyor, kamuoyu oluşturup, bizleri güya bu gizli Hıristiyanlara zulüm yapmakla suçluyorlar.
Kripto Hıristiyanlar, yani gizli Hıristiyanlar genel olarak Gümüşhane bölgesinde maden işlerinde çalışanların, madende çalışabilmek için Müslüman olma şartı getirilmesi üzerine, görünüşte Müslüman olan ve Müslümanlar gibi yaşayan, ancak gizlice Hıristiyan adetlerini ve ibadetlerini sürdürenlerden oluşan Rumlardır.
15 Temmuz 1857de, gizli Hıristiyanların 1590 temsilcisi Trabzon’daki Theoskepasti Kilisesinde toplandılar ve Babıâli’ye, Avrupa Devletleri Büyükelçilerine ve İstanbul’daki Evrensel Patrikhaneye müracaat ederek, kendilerinin artık gerçek inançları olan Hıristiyan gibi yaşamak istediklerini açıkladılar.Müslüman Türkler bu olay karşısında; “Uzun Sokak çamur oldu. Krumilı’lar gâvur oldu.” diyerek tepkilerini dile getirdiler. Gizli Hıristiyanlara “Tenesur” sıfatı ile hitap edilmeye başlandı ve onlar için artık Türkiye’de yaşam zorlaştı. [4]
Sivas Piskoposu Gervasios, Küçük Asya’daki gizli Hıristiyanlardan bahsederken, 1858 yılında Avrupalı diplomatların müdahalesi sonucu 25.000 kişi Hıristiyan inancına sahip olduklarını kamuoyuna açıklamışlardı.
Kilise, gizli Hıristiyanların Ortodoks Hıristiyan dini kimliklerini açıklarken, Müslüman Türk isimleri ve
soyadları yerine Yunan isimlerini almalarını istiyordu. Gizli olanlar ile gizli olmayan Hıristiyanlar, Hattı Hümayundan sonra bir moda olarak başlayan o malum eski Yunan isimlerini almaya başladılar. Kilise bu eski Yunan isimlerine itiraz etmedi. Bunun sonucu olarak, “Pontusluların soyadları ‘ idis’, ‘adis’, ‘ pulos’ gibi ekler alarak; Pilpil; Aidonopulos, Tohum; Spiridis, Topçin; Kanonidis, Çipah (çiplak); Gimnopulos, Heras; Orfanidis, Tahçis; Lithoksoos, Lokman; Mikropulos, Çamurlu; Pilidis vesaire gibi oldu. Bazı soyadları Türkçe olarak kaldı. Ancak ‘ idis’ eki eklendi. Örneğin; Muhtaridis, Masmanidis. Patmanidis vs. gibi. Pontus; Miltiadis’ler, Aristidis’ler, Mikales’ler, Afrodites’ler, Kirus’lar, Themistoklis’ler ile ve aydınların eskilerden Eski Yunandan kalma dolaplardan/çekmecelerden çıkardıkları isimlerle doldu.” [5]
Anadolu’daki Kurumli gizli Hıristiyanları, bildiğimiz kadarıyla, gizli tapınmalarını sürdürebilmek amacıyla mağaralara, evlerinin gizli bölmelerine, ve görülmeyecek şekilde gizlenmiş olarak tepeler arasına kamufle edilmiş kiliseler inşa eden tek topluluktur. [6]
Sözün özü, Osmanlı Devleti zamanında vergilerden kurtulmak amacıyla görünüşte Müslüman, inançta ise Hıristiyan olarak yaşamlarını sürdüren “Kripto (gizli) Hıristiyanlar”, içimizdeki hainler olarak tarihte yerlerini almışlar; bununla da kalmayıp yabancı devletler lehine casusluk faaliyetinde bulunup, bizi arkamızdan bıçaklamışlardır.
1800’lü yılların başında sahillere yerleşen ve bazılarımızın bilmediğinden buralarda “Rumlar yaşarmış” şeklinde konuşmalarına neden olanlar arasında gizli Hıristiyanlar da vardır. Trabzon’daki Atatürk Köşkünün eski sahibi olan Rum işadamı bunlardan biridir.
[1] Ulus Irgat (www.yenikibris.org/kitap/ulus/nazim.htm)
[2] Yerasimos, Pontos Meselesi
[3] Ulus Irgat (www.yenikibris.org/kitap/ulus/nazim.htm
[4] Andreadis, s.:101’den alıntılayan: Yrd. Doç. Dr. Turgay Cin, Yunanistan’ın Pontus Soykırım İddiaları, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 8, Sayı: 2, 2006
[5] Andreadis, s..103’den alıntılayan: Yrd. Doç. Dr. Turgay Cin, Yunanistan’ın Pontus Soykırım İddiaları, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 8, Sayı: 2, 2006
[6] Ulus Irgat